Ne çabuk yaşadıklarımızı, öğrendiklerimizi, duyduklarımızı kulağımıza küpe yapacağız andı ile ayrıldığımız ortamdan kısa bir süre sonra, yine eski halimize dönüyoruz.
Ne çabuk okuduklarımız bize yol gösterecek inancını taşıdığımız yazılardan başımızı çevirdikten çok kısa bir süre sonra, eski alışkanlıklarımıza kol açıyoruz.
Ne çabuk içgüdülerimiz, dürtülerimiz, enerji harcamak istemeyen tarafımız ortaya çıkıyor…
Yaşananlar birbirini ne çabuk bu kadar yok sayabiliyor…
Hani değişim mümkündü?
Hani gelişmek ve farklılaşmak istiyorduk, ne oldu bize?
Değişim göründüğü gibi kolay değil, değil mi?
Değişim sonsuz inanç istiyor…
Değişim enerji istiyor…
Değişim odaklanma istiyor…
Okuduklarımız ve öğrendiklerimiz bizi neden kısa sürede terk ediyor, neden bizimle yaşamalarına, bize yol göstermelerine izin vermiyoruz?
“Aslında daha iyi bir yolu var, ama …”
“Geçenlerde bununla ilgili bir yazı okumuştum, ama …”
“Yöneticim beni bu konuda uyarmıştı, ama …”
“Eşim ile bu konuda uzunca konuşmuştuk, ama…”
“Katıldığım eğitimde bununla ilgili çok etkili bir çalışma yapmıştık, ama…”
Desek de; hemen kulak arkası yapıp, bir türlü zihnimizde yer etmesine izin vermiyoruz. Eski alışkanlıklarımıza dönüyoruz…
Neden?
Gelişim; ister okumak, ister yaşamak olsun, derin bir iz bırakmasına ve içselleştirilmesine izin vermiyor isek, sonuçta yüzeysel kalıyor.
Oysa hayatımız zaman noktasında sınırlı, bilgi ve deneyim ise sınırsız.
Yaşadığımız ortam, birlikte bulunduğumuz insanlar, etkileşim kanallarımız ne kadar yoğun, öğrendiklerimizi ve okuduklarımızı pekiştirecek düzenekte olur ise; işte o zaman “ama” ları azledip, yaşamımıza farklı bir yol verip, gelişim yolunda ilerliyoruz.
Yunanlı filozof Aristo diyor ki:
Sürekli yaptığımız şey ne ise; biz de oyuz.
O halde mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.
Doğru, aslında biz alışkanlıklarımızız; hayatımız içerisinde onları yapıyor, pekiştiriyor ve sürekli kılıyoruz.
Amerikalı eğitimci Horace Mann’ da diyor ki,
Alışkanlıklar bir halata benzer. Her gün bir ilmik daha atarız ve çok geçmeden halat koparılamayacak bir hale gelir.
Evet, sürekli yaptığımızda alışkanlıklara karşı zayıf olan ve halatı güçlendiren de bizler oluyoruz.
Bununla birlikte; inancımız ve öğrenerek değişim gösterme kabiliyetimizi hafife almaz isek; bu halatı koparabiliriz.
Yeter ki, bu değişimin bize getireceği faydaya inanalım…
“Bir zamanlar ben de böyle düşünüyordum, ama o günden sonra ….” cümlesini kurmamak ve acı bir tecrübe yaşamamak için bilelim ki:
DEĞİŞİM; BİZ İSTER İSEK, KAÇINILMAZ…
Sevgiyle kalın,
Hafize KARGI